|
|
 |
 |
Çok umutlanmıştım bir
ara. Kirli siyaset meydanında olması gereken gibi
olabilen tek tük idealistlerin arasına bir tanıdığım
da benim girmişti. Milletvekili böyle olmalıydı benim
gözümde.
Hayata bakışı, öncelikleri... İş edindiği sorumluluğun
"bir milletin geleceği" olduğunun her an bilincinde
olabilen bir yaşama biçimi...
Çoğu kez kucaklarında buldukları makamlara inanmakta
zorluk çeken hazımsızlardan çok farklıydı. Asıl
mesleği olan askerlikle ilk gençliğinden beri
yoğrulmuş olan mantığı, bir "Samsun milletvekili"
olmanın protokolünü tüm gerekleriyle birlikte yerine
getirmesinin temel alt yapısı idi.
Partisinin genel başkanının, solcu bir parti genel
başkanının "altında" koalisyona girmesini
hazmedemeyenler, tabii ki "Samsun milletvekili"
olmanın gereklerini de kavrayıp, hazmedemediler. Ama o
herşeye rağmen, "Türkiye milletvekili", "Samsun
milletvekili" ve "MHP milletvekili" olmanın sorumluluk
ve gereklerini olması gereken hassas dengede tutmayı
başarabildi. Nitekim bu konuda devlet adamı niteliği
ağır basan genel başkanının anlayışıyla paralel
olduğu, önce TBMM başkanlık divanı katip üyesi olarak
bir yıl görevlendirilmesi, daha sonra da parti genel
sekreter yardımcılığı görevine yükseltilmesi ile
onaylandı.
Her iki görevinde de genel başkanının ilkeler
konusundaki sert, tavizsiz tutumunu harfiyyen
uyguladı. Fakat, asker ruhuyla uyduğu bu emirlere
astlarından aynı karşılığı bulamadı. Gerçi hiçbir
beklentisi olmadan gönül desteği vermiş olan
partili-partisiz vatandaşlar bu yaşananlardan
rahatsızlık duymadı; ama, irili ufaklı beklentileri
olan herkes büyük hayal kırıklıkları yaşadı. "Devlet
Bey kendisi gibi birini bulmuş" diyenler oldu. Vedat
Bey bu taleplerin kimisini kibarca, kimisini
anlayabilecekleri dilde reddetti.
Bir memnuniyetsizlik, bir huzursuzluk başladı. Kimisi
verdiği oyu, kimisi seçim zamanı bayrak sallamış
olduğunu başına kaktı. Köy köy gezip seçim çalışması
yapanlar, ne umdularsa, bulamayınca öfkelendiler.
Allah rızası için camiye gittiklerini söyleyenlerin,
kıldıkları namazlar için imamdan para talep etmeleri
gibi...
Vedat Bey, Türkiye Cumhuriyetinin, kendi genel
başkanının da içinde olduğu 57.nci hükümetinin
uygulamak zorunda kaldığı acı reçetenin görünür
temsilcisi olarak, her tepkinin odağı oldu. İnsaflı
insafsız, izanlı-izansız bu tepkiler bir recm
kampanyası haline dönüştürüldü. Ama o doğru bildiği
yolda, bunlara hiç aldırış etmeden, genel merkezde
kendinden ve yaptıklarından emin olarak gece gündüz
çalışmalarına devam etti. Bölgesindeki çalışmalarını
ise kendisine güvenini kaybetmemiş çok dar bir kadro
ile, çoğu kez de yalnız başına yürütmeye çalıştı.
Valiyle, büyükşehir belediye başkanıyla, diğer
bürokratlarla, sivil toplum örgütleriyle "Sahilimi
İstiyorum" projesinde, "Mobil Santral" itirazında vb.
doğru projelerin yanında ve destekçisi oldu.
Daha önceki hükümetler döneminde atanmış olan
bürokratları değiştirmediği için eleştirildi. O
bunlara göğüs gererek, ısrarla değiştirmediği Samsun
merkezindeki hastane başhekimlerine verdiği destekle
iyi hizmeti teşvik etti. Kimi bürokratların partili
olmadığı için görevden alınmamaları eleştirilirken,
hizmette uyum ve verimlilik düşüncesiyle değiştirmek
istediği hemen her bürokrata parti adına sahip çıkılma
gayreti sergilendi. Ne yazık ki arkasında durulup
tavır alınan bu bürokratların çoğu seçim listelerinde
başka partilerden aday adaylıklarını açıkladılar.
Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda ortaya çıkmış
olan genel memnuniyetsizlik ve tepkileri göğüslemek ve
yatıştırmak gibi bir görevi, sorumlu hükümet ortağı
olan parti teşkilatlarının bazı yöneticileri hiç
üzerlerine vazife edinmediler. Onlar, günün birinde
gelecek olan seçim için kişisel çalışmalara ve
organizasyonlara yoğunlaşıp, geceli gündüzlü hummalı
bir çalışmanın içinde oldular. Ve sonunda başardılar.
Bir mucizeyi gerçekleştirdiler. Herkesi şaşkına
çeviren bu mucize "Samsun MHP Milletvekili aday
listesi"dir. Bilinen mantık kurallarıyla açıklanması
çok güç olan bu durum, kimilerine göre kabus,
kimilerine göre büyüdür.
Genç bir subayken işin kolaydı binbaşım. Dağlarda PKK
ile mücadelede basitti. Niyetler açık, mevziler belli,
namlular karşılıklı idi. Şimdi oyun içinde oyun...
Derler ki birlikten kuvvet doğar. Örneğin Trabzonlular
bir araya gelseler... Her koşulda birbirlerini
destekleseler... Ne mucizeler olur! O zaman denmez mi
ki: Ne mutlu Trabzonlulara! Her nerede yaşanıyor ve
yaşatılıyorsa!
Samsun'da ülkü kaybetti.
Mikro-milliyetçilerin makro-organizasyonları kazandı.
Ama...
Bir cephe düşmekle bir savaş kaybedilmez.
Hele umut...
Asla kaybedilmez.
Vedat Bey yine çok sevdiği Türkistan türkülerini
dinleyedursun. Bugünlerde benim kulağımda, kendimi
bildim bileli aynı sükunetle söylenen şu türkü var:
"Seyreyle güzel kudret-i Mevla'm neler eyler,
Allah'a sığın Adl-i Teala'm neler eyler."
İyi haftalar Samsun...
|
|
|
|
|
|
|
 |
 |
GÜNÜN
SÖZÜ |
YA BİR YOL
BULACAĞIZ |
YA BİR YOL
YAPACAĞIZ |
ANİBAL |
|
|
|
|
 |